EGED, 1 Kasım 2019 cuma tarihinde gerçekleşen Yükseköğretim Kurulu - Engelli Öğrenci Çalışma Grubu toplantısına davet edildi.
Toplantıya katılarak bir sunum yapan EGED Başkanı Emre Taşgın, dernek olarak bir gençlik yapılanması olduklarını ve kuruldukları günden itibaren üniversite erişilebilirliğinin kendileri için bir öncelik olduğunu ifade ederek sözlerine başladı. Daha sonra "Engelli Üniversite Öğrencileri İnisiyatifi" ve "Benimle Birlikte Engelsiz Üniversite" projelerini gerçekleştirdiklerini, bu sayede engelli öğrencilerin sorun ve beklentilerinin ne olduğunun ortaya çıktığını aktardı. Benimle Birlikte Engelsiz Üniversite projesi kapsamında engelli öğrenciler, üniversite engelli öğrenci birimleri, STK temsilcileri ve YÖK yetkililerinin katılım sağladığı bir çalıştay yapıldığına dikkat çeken Taşgın, bu çalıştay sonunda ortaya çıkan politika belgesinden öne çıkan maddeleri özetledi. Buna göre;
-Halihazırda yüksek lisans veya doktora kademelerinde öğrenim gören engelli öğrenciler arasından seçilen bir kişi, YÖK bünyesinde kurulan Engelli Öğrenci Komisyonu'nda "Öğrenci temsilcisi" sıfatıyla yer alıyor. Fakat engelli öğrenci temsilcisi belirlenmesi sürecinin daha katılımcı bir şekilde ilerlemesi gerekiyor.
-Özel yetenek sınavıyla öğrenci alan bölümlerde engelli öğrencilerin kendi içinde değerlendirilmesi uygulaması, beraberinde birtakım yeni farklılıkların oluşmasına zemin hazırladı. Uygulamanın ilk yılında, Bazı üniversitelerde, engelli öğrenciler için ayrılan kontenjanların doldurulması amacıyla öğrencinin yeteneği ön planda tutulmayarak bölüme kabul edildiği gözlendi. Ayrıca engelli öğrencilerin sadece kendi içerisinde değerlendirildiği için kontenjan doluluğu gerekçesiyle bölüme kabul edilmeyip de yedek listeye alınması, hakkaniyetli bir uygulama değil. Engelliler kendi içinde yarıştıkları ve sınırlı sayıda kota olduğu için yetenekli bile olsa o kotaya giremeyince bölüme yerleşemiyor. Jüri, kotaya giremeyen öğrenciyi direk yedek listeye alıyor. Geçmiş yıllarda yetenek sınavını başarıyla tamamlayarak bölüme kabul edilen ve mezun olan engelli öğrenciler bulunuyor. Dolayısıyla engelli öğrencilerin özel yetenek sınavlarında kendi içinde değerlendirilmesi uygulamasından vazgeçilmeli.
-Bazı üniversitelerde, Özel Eğitim Öğretmenliği bölümlerine engelli öğrenciler kabul edilmiyor; ÖSYM'nin tercih ekranında bu bölümlerin tercih edilmesine izin verilmiyor. Bu ayrımcı uygulamadan vazgeçilerek, engelli öğrencilerin, Özel Eğitim Öğretmenliği bölümlerine kabul edilmeleri sağlanmalı.
-Beden Eğitimi Öğretmenliği gibi bölümlere engelli öğrencilerin alınmayacağı yönünde başvuru kılavuzu yayımlayan üniversiteler bulunmakta. Bu uygulamadan vazgeçilerek engelli öğrencilerin de bu bölümler için başvuruları kabul edilmeli.
-engelsiz bayrak ve engelsiz program nişanları ödüllerinin verilmesi, üniversitelerin bu konuya teşvik edilmesi bakımından önemli bir uygulama olarak değerlendirilebilir. Bununla birlikte, söz konusu ödüllerin verilmesi aşamasında uygulanan değerlendirme sürecinde, yalnızca belgeler üzerinden bir değerlendirmedense, mutlaka yerinde gözlem yapılmasının önemi büyük. Ödüller bu haliyle nitelik bakımından sorgulanıyor, hakkaniyetli bir ödüllendirmenin yapılıp yapılmadığı soru işareti olarak kalıyor.
-Her ne kadar YÖK muafiyeti desteklemese ve buna yönelik bir tavsiye karar almışsa da, halen birçok üniversitede engelli öğrencilerin çeşitli derslerden muaf olduğu bilinmekte. Öte yandan, karar uyarınca derslerin “gelişen program ve teknik kullanılarak engelli öğrencilerin erişimine yönelik uyarlanması” hususunda da yeterli adımların atıldığını söyleyemeyeceğimiz gibi, halen öğretim elemanlarının genellikle engelli öğrencileri muafiyete teşvik ettiği biliniyor. Ülkemizde ve dünyada muafiyet talep edilen derslerle ilgili hangi düzenlemelerin yapıldığı araştırılarak uyarlanması konusuna gereken önem verilmeli.
-"YÜKSEKÖĞRETİM KURUMLARI ENGELLİLER DANIŞMA VE KOORDİNASYON YÖNETMELİĞİ" günün koşulları gözden geçirilerek yeniden düzenlenmeli; izleme, değerlendirme, denetim ve yaptırım mekanizmaları güçlendirilmelidir.
-Mekanlara erişim noktasında eskiye göre gözle görülür bir ilerlemeden söz edebilsek de, bilgiye erişim bakımından aynı şeyi söyleyemiyoruz. Halen özellikle de görme ve işitme engelliler başta olmak üzere ders materyallerine erişim sorunu karşımızda duruyor. Ayrıca üniversite internet sitesi, mobil uygulamaları ve öğrenci bilgi sistemlerinin erişilebilirlik kriterlerine uygun olarak tasarlanması gerekiyor. Diğer yandan açıköğretim fakültelerindeki bazı bölümlerde bulunan staj uygulamalarından engelli öğrencilerin muaf tutulması, bu kişilerin saha deneyimi elde etmeden mezun olacağı anlamına geliyor. Dolayısıyla bu uygulama yeniden gözden geçirilmeli ve engelli öğrencilerin de gerekli uyarlamalar yapılarak staj derslerinden muaf tutulması uygulamasından vazgeçilmeli.
-Engelli öğrenciler, çoğunlukla iş garantisi nedeniyle Engelli Kamu Personeli Seçme Sınavı'na (EKPSS) yönlendiriliyor. Bu, bazı öğrencilerin mezun olmadan iş hayatına atılarak üniversite olanaklarından etkin biçimde yararlanamamasına neden oluyor. Engelli öğrencilerin özel sektör için de teşvik edilmesi, aynı şekilde özel sektörün ise engelli bireylerin bilgi ve becerileri konusunda bilgilendirilmeleri önem arz ediyor. Ayrıca engelli öğrencilerin değişim programları (Erasmus+ vb.) ve onların kendilerine sağladığı fırsatlar hakkında daha fazla bilgi sahibi olması ve bu konuda teşvik edilmesi gerekiyor.
Sunumun ardından söz alan YÖK EngelliÖğrenci Çalışma Grubu Yürütücüsü ve YÖK Yürütme Kurulu Üyesi Prof. Dr.Zeliha Koçak Tufan, engelli öğrenciler arasında temsilcilik konusuna gereğinden fazla hassasiyetin gösterildiği düşüncesinde olduğunu ifade ederek; isteyen öğrencilerin kendilerine ulaşmakta zorlanmadıklarını ve hiçbir komisyon üyesinin seçim gibi bir yöntemle göreve gelmediğini vurguladı. Bunun üzerine Taşgın, yönetmelikte geçen "temsilci" ifadesi bulunduğu sürece bu hassasiyetin devam edeceğini, YÖK'ün engelli öğrencilerle bir araya geleceği organizasyonlara önem vermesi gerektiğini vurguladı.
Engelsiz Bayrak ödülleriyle ilgili her geçen yıl kriterlerin değiştiğini ve bu sürecin kendisini geliştirmeye devam ettiğini vurgulayan Tufan, iş yükü nedeniyle yerinde gözlem yapmanın güç olabileceğini ifade etti.
Günümüzde üniversitelerden başvuru kılavuzlarıyla ilgili kısıtlayıcı hükümleri kabul etmediklerini, fakat eskiden bu hükümlerin bulunduğu üniversitelerin bunları değiştirmesi için YÖK'e başvurmaları gerektiği bilgisini verdi.
Muafiyeti kendilerinin de desteklemediğinin altını çizen Zeliha Koçak Tufan, ancak tüm üniversitelerde aynı erişilebilirlik olanaklarının bulunmadığını ve bu olanakların geliştiği üniversitelerde gerçekleşecek birtakım uygulamalarla engelli öğrencilerin bu kazanımları elde edebileceklerini düşündüğünü dile getirdi.
Görüşme, işbirliğinin devam etmesi temennileriyle sona erdi.