Basına ve Kamuoyuna,
Bugün, Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi'ne taraf olmuş bir ülkede yaşayan engelli vatandaşlar olarak eşit yaşam olanaklarını engelleyen erişilebilirlik sorunlarının çözümlenmesini arzularken; en temel haklarımızın bile çiğnendiğini üzülerek görmekteyiz. Buna en somut örnek olarak 2005 yılında 5378 sayılı yasa ile tüm kamusal alanların engellilerin erişimine uygun hale getirilmesi için yedi yıllık bir süre verilmesi, bu sürenin bitmesine sayılı günler kala ise TBMM başkanlığına sunulan bir kanun teklifi ile söz konusu sürenin3 yıl daha uzatılmasının ön görülüşü ve mecliste kabul edilişi gösterilebilir. Her gün engellilere yönelik yapılan sözde düzenlemelerin çarşaf çarşaf haber yapıldığı ülkemizde; engelli bireylerin, özellikle de mesleğini başarılı bir şekilde sürdüren engelli öğretmenlerin onurunun kırılarak eğitim-öğretimi olumsuz etkilediği söylenmekte, Eğitim-Öğretimdeki sorunların sorumlusu olarak engelli öğretmenler gösterilmekte, bir bakan her türlü yasayı çiğneyerek “sınıfta engelli öğretmen istemiyorum”, “görme engelli bir kişiden şoför ve öğretmen olmaz” gibi sözleri rahatlıkla dile getirebilmekte, Üniversitelerin eğitim fakültelerinde öğrenim gören engelli öğretmen adayları, mezun olduklarında yalnızca fiziki engelleri sebebiyle atanamama kaygısı taşıyarak öğrenimlerine devam etmekte,
3 Ekim 2011 tarih ve 28073 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Özürlülerin Devlet Memurluğuna Alınma Şartları ile Yapılacak Merkezi Sınav ve Kura Usulü Hakkında yayınlanan Yönetmeliğin 15. maddesinde "Milli Eğitim Bakanlığınca yapılacak engelli öğretmen atamalarına ilişkin yerleştirme işlemleri, ÖMSS sonuçlarına göre adı geçen Bakanlıkça yapılır." Ve 17 Şubat 2012 tarihinde yayınlanan ÖMSS Başvuru Kılavuzunun Genel Bilgiler, Temel İlke ve Kurallar Başlıklı 1.5-c maddesinde “Milli Eğitim Bakanlığı’nca yapılacak engelli öğretmen alımlarına ilişkin yerleştirme işlemleri ÖMSS sonuçlarına göre ilgili Bakanlık tarafından yapılacaktır.” İbareleri bulunmasına rağmen, "dünyada eşi benzeri olmayan bir sınav" olarak nitelendirilen Özürlü Memur Seçme Sınavı yerleştirmelerinde nitelikli olarak söz konusu bakanlık tarafından kadro açılmayan tek meslek grubu olarak öğretmenlik bulunmakta, en nihayetinde, Engelli bireyler, Eşit yurttaşlık ve onurlu bir yaşam talebinin tam tersi bir şekilde her türlü ayrımcılığa uğramakta ve toplumdan soyutlanarak yok sayılmaktadır. ÖMSS Tercih Kılavuzu’nda engelli öğretmenlere yönelik kadro açılmamasının sonrasında 147-Milli Eğitim Bakanlığı İletişim Merkezi (MEBİM) hattı aracılığıyla engelli öğretmen ataması hususunda bilgi almak isteyen kişilere bakanlık tarafından “eğitim-öğretimin olumsuz etkilenmesi sebebiyle engelli öğretmen ataması yapılmayacaktır.” Şeklinde, çağ dışı, kabul edilemez, bünyesindeki okullarda çalışan engelli öğretmenleri aşağılayıcı bir cevap verilmiştir. Milli Eğitim Bakanlığı ile engelli Öğretmen adaylarının atama mağduriyetlerinin giderilmesine yönelik yapılan görüşmelerden de bir sonuç alınamamış; okullarda engellilere yönelik düzenlemelerin yapılmaması nedeniyle engelli öğretmen atamasının bu yıl yapılamayacağı belirtilmiştir. Bu görüşmelerde bakanlığın engelli öğretmenlere karşı önyargılı tutumu açıkça görülmüştür. Bizler, Şu anda öğretmen adayları olarak uygulanan sınavlarda fırsat eşitliğinin sağlanmasını, öğretmen olarak ise görevimiz esnasındaki pürüzlerin giderilmesini talep ederken, ucuz bahaneler öne sürülmek suretiyle engellenmiş durumdayız. T.C. Anayasası’nın “Kanun Önünde Eşitlik” başlığını taşıyan 10. maddesinde “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.” Ve 07 Temmuz 2005 tarih ve 25868 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanunun Genel esaslar başlıklı 4.a. maddesinde “Devlet, insan onur ve haysiyetinin dokunulmazlığı temelinde, özürlülerin ve özürlülüğün her tür istismarına karşı sosyal politikalar geliştirir. Özürlüler aleyhine ayrımcılık yapılamaz; ayrımcılıkla mücadele özürlülere yönelik politikaların temel esasıdır.” İbareleri bulunmaktadır.
Bizler, en temel haklarımız arasında bulunan çalışma hakkımızın gasp edilmesine, mesleğimizi yapma hakkımızın Milli Eğitim Bakanlığı’nın ön yargıları sebebiyle elimizden alınmasına asla müsaade etmeyeceğiz! Okulların engelliler için elverişli olmamasının sorumluluğunun bize mal edilmesini kabul etmeyeceğiz! Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı okullarda çalışan binlerce engelli öğretmenin, engelli öğrencilerin ve tüm engelli bireylerin, toplumda olumsuz etki yarattığı şeklindeki ayrımcı ifadeye karşı duracağız! Ülkemizdeki tüm olumsuz şartlara ve fırsat eşitliğinin bir türlü sağlanamamasına rağmen, Eğitim Fakültelerinin farklı bölümlerini okuyarak başarıyla mezun olan veya bu fakültelerde öğrenim gören engelli öğretmen adaylarının, engelleri sebebiyle atama kaygısı yaşamasına sessiz kalmayacağız! Başarı, kişinin engelinde değil, kendisini yetiştirmesine bağlıdır!
Eğitim-Öğretimin işleyişinden sorumlu olan Milli Eğitim Bakanlığı, eğitim fakültelerinde öğrenimini sürdüren ya da diplomalarını almış engelli öğretmen adaylarının önüne, ötekileştirme ve önyargılar baz alarak engel koymamalı, engelli öğretmen adaylarının atanmalarını engellememeli, yaptığı yanlıştan biran önce geri dönmelidir. Engelsiz meslektaşlarımızdan hiçbir farkımızın olmadığına inanan engelli öğretmen adayları olarak; bu durumun devam etmesi halinde, mücadelemizi her türlü yasal hakkımızı kullanarak, haklarımızı tekrar alana kadar sürdüreceğimizin bilinmesini istiyoruz.
Eğitim-Öğretimi olumsuz etkileyenler, engelli öğretmenler değildir!