Basına ve kamuoyuna,
Son zamanlarda, medyada Hacettepe Üniversitesi'nde öğrenim gören görme engelli bir öğrencinin üniversitenin Beytepe Yerleşkesinde bulunan öğrenci evlerinden ve öğrenci yurdundan borcunu ödeyemediği gerekçesiyle çıkarıldığına dair yer alan haber üzerine, çalışma alanını engelli bireylerin eğitimi olarak belirleyen ve bünyesinde birçok engelli üniversite öğrencisi bulunan Eğitimde Görme Engelliler Derneği olarak, konuyla ilgili mevcut durumun sağlıklı bir şekilde değerlendirilebilmesine katkı sağlamak adına bu açıklamanın yapılmasına gereksinim duyulmuştur.
4 Eylül 2016 tarihinde yayımlanan haber ve akabinde gelişen olayların kamuoyunun malumu olması hasebiyle, görme engelli öğrenci Merve Demirdöven ve Hacettepe Üniversitesi Rektörlüğünün demeçlerinin özetlenmesinden ziyade, şu noktalar üzerinde durulmasının yerinde olacağını düşünüyoruz:
Eğitim hakkı, Anayasamızla güvence altına alınan en temel haklarımızdandır. Eğitim kurumları bu haktan tüm vatandaşların yararlanabilmesi için ihtiyacı olan ve dezavantajı bulunan kesimlere birtakım kolaylıklar getirmektedir. Zaten bu sosyal devlet ilkesi gereği olması gereken bir durumdur. Bahsi geçen olayda da başlangıçta Merve Demirdöven'e öğrenci evinde daha uygun bir ücretle kalma hakkı verildiği ve öğrencinin de bunu kabul ettiği görülmektedir. Gelinen noktada, Hacettepe Üniversitesi öğrencisinin borcunu ödemediği ve sonrasında kendisine sunulan seçenekleri tercih etmediğini, Merve Demirdöven ise kendisine çifte standart uygulandığını ve borcu ödeyeceğini taahhüt etmesine rağmen dikkate alınmadığını öne sürmektedir. Şu anda olay öğrencinin üniversitedeki barınma olanaklarını kaybetmesiyle bir boyut kazanmıştır. Tüm bu haber ve açıklamalardan yola çıkılarak, yaşanan olayda bir hak ihlali olduğunu söyleyebilmek mümkün değildir. Öte yandan basında çıkan karşılıklı iddialar üzerine tarafsız bir biçimde haklı - haksız şeklinde bir yargılamaya gitmek pek sağlıklı görünmemektedir. Ayrıca Demirdöven'in üniversitedeki görevine neden son verildiğine dair sağlıklı bilgiler de bulunmamaktadır.
Diğer taraftan, bu haber öğrencinin görme engelli olmasından dolayı basında geniş yer bulmuş, engelli bir kişinin yurttan atılmasının vicdanları sızlatan bir durum olduğu yönündeki ifadelere yoğun olarak rastlanmıştır. Öğrencilerin barınma imkanı olmadığı için yaşadığı mağduriyetler bir yana, buna benzer birçok hadise sürekli olarak yaşanmasına rağmen söz konusu olayda kişinin görmüyor oluşu vurgulanmış, bu nedenle de olay toplumdaki engellilik algısı kullanılarak bir ajitasyon meselesi haline getirilmiştir. Basın mensuplarının engellilik üzerine yaptığı haberlerde kullandığı üslubun engelli bireylerin kamuoyundaki algılanış biçimine doğrudan katkı yapması nedeniyle, bu hususta kullanılan dilin engellilik alanında çalışan bir STK olarak tarafımızca oldukça rahatsız edici bulunduğunu belirtmek isteriz. Engellilik vurgusu ancak, bir mağduriyet yaratmaktan çok, içinde bulunulan durumun dezavantajını ve engelli bireylerin de hakları olduğunu hatırlatmak için kullanılabilecek bir yöntem olabilir.
Gelgelelim, üniversitenin yaptığı açıklamada öğrencinin yaz okuluna kayıt yaptırmadığı ve akademik başarı durumu gibi konulara da yer verilmiştir. Ancak kanaatimizce bunların gündem oluşturan borç ödeme hadisesiyle ilgisi yoktur. Bu nedenle üniversitenin bu şahsi bilgileri hangi amaçla paylaştığı tarafımızca anlaşılamamıştır.
Eğitimde Görme Engelliler Derneği olarak; kamuya mâl olmuş bu sürecin bundan sonra sağlıklı bir şekilde ilerleyebilmesi için dikkat edilmesi gereken hususlara dair önerilerimiz şu şekildedir:
1) bahsi geçen olay hakkında yayınlanan haberlerin, kamuoyunun doğru bilgiye ulaşmasının sağlanması amacı gözetilerek, öğrencinin engel durumu ön plana çıkarılmayacak şekilde sunulmasına özen gösterilmelidir.
2) Yasal mevzuat, aksi belirtilmedikçe tüm vatandaşlar için geçerlidir. Dezavantajlı gruplar için alınan tedbirler ayrıca belirtilir. Kamuoyunun yaşanan olayı görme engelli öğrencinin başına gelmiş vicdanları sızlatan bir olay olarak değil, borcunu ödeyemediği için barınma olanaklarını kaybetmiş bir öğrencinin basına yansımış hikayesi olarak görmesi, daha objektif bir değerlendirme yapmasını sağlayacaktır.
3) Bu tatsız olayın bir an önce son bulması için, öğrenci ve üniversite yönetimi karşılıklı olarak basın yoluyla açıklamalarda bulunmak yerine en kısa zamanda bir araya gelmeli, sorunun çözümü için istişarelerde bulunarak konuyu neticeye ulaştırmalıdır.