Eğitimde Görme Engelliler Derneği - İletişim, Etkinlik ve Farkındalık Komisyonu tarafından her ay düzenlenen aylık değerlendirme toplantılarının 47'ncisi, 29 Ekim 2020 tarihinde Google Meet platformunda gerçekleştirildi. Toplantının bu ayki gündemi, salgın sürecinde erişilebilirliğin öneminin net bir biçimde fark edilmesi ile “erişilebilirlikte neredeyiz?” olarak belirlendi. Toplantıya; erişilebilirlik, hak savunuculuğu, örgütlü mücadele hakkında fikirlerini paylaşmak ve fikir edinmek isteyen görme engelliler katıldı. Toplantıya yaklaşık 35 kişinin katıldığı görüldü. Ülkemiz gündeminde erişilebilirliğin önemli olduğu, bu nedenle bu yılın erişilebilirlik yılı ilan edildiği dile getirildi ve bu toplantıda bizim erişilebilirlikten neler anladığımızın, erişilebilirliğin öyküsünün, erişilebilirliğin önündeki engellerin, erişilebilirliği sağlamak için neler yapıldığının, erişilebilirlikle ilgili neler talep edebileceğimizin, erişilebilirlik kültürü olarak ülkemiz toplumu açısından neler söylenebileceğinin konuşulacağı ifade edildi. Avrupa'da engellilik hareketinin 2. Dünya Savaşı'ndan sonra hız kazandığı; gazilerin toplumda yer alması, topluma uyum sağlaması gerekmesinin rehabilitasyon anlamında ilerlemelere yol açtığı dile getirildi. Avrupa'nın kodlarında var olan hak talep etme dürtüsünün yıllar içerisinde geliştiği ve örgütlü mücadelede belli bir noktaya gelindiği, bu durumun Amerika'da kendini biraz daha erken gösterdiği; tüm bunların erişilebilirliğin sağlanmasında önemli rol oynadığı ifade edildi. Ülkemizde, engellilik çalışmalarının sistemli olmamakla birlikte 1800lü yıllarda başladığı, Batılılaşmaya yönelmeyle, Batı'daki yaklaşımların uyarlanmasıyla engellilik hareketinin ortaya çıktığı dile getirildi. BM Engelli Hakları Sözleşmesi ve Engelliler Kanununda erişilebilirliğin tanımlandığına, gelişim süreci göz önüne alındığında erişilebilirlikte iyi yerlerde olduğumuza değinildi. Erişilebilirlikle ilgili 1997'deki İmar Kanunu vb. düzenlemelerin olduğu ancak erişilebilirliğin öyküsünün aslında 2005 yılında çıkan Engelliler Kanunuyla başladığı ifade edildi. İlgili kanunun geçici 2. maddesine göre açık kapalı bütün alanların 7 yıl içinde mimarî erişilebilirliği ve bilgi erişilebilirliğini kapsayacak şekilde erişilebilir hale getirilmesi gerektiği, erişilebilirliğin sağlanması için 2012 Temmuz'una kadar süre verildiği ancak sürenin 2+1 yıl uzatıldığı belirtildi. Çıkarılan yönetmeliklerle 2013 yılından itibaren valiliklerde Erişilebilirlik İzleme ve Denetleme komisyonlarının kurulduğu, komisyonların kamu kurum ve kuruluşlarının erişilebilir olup olmadığına yönelik denetlemeler yaptığı, erişilebilir olmayan yerlere mali yaptırımlar uyguladığı ancak komisyonların görevlerini ne kadar yerine getirdiğine ilişkin net bir raporun bulunmadığı ifade edildi. İlgili kanunun geçici 3. maddesinde yer alan toplu taşıma ve mimarî düzenlemeler ile ilgili erişilebilirlik sürelerinin önce 2018e daha sonra 2020ye ertelendiği, sürenin Covid-19gerekçesiyle 1 yıl daha uzatıldığı dile getirildi. Erişilebilirlik; “Zihnimizdeki erişilebilirlik algısı nedir?” sorusundan hareketle hayatın her alanında sunulan eğitim, sağlık, sanat, spor, vb. alanındaki her ürüne, her türlü mal ve hizmete herkesin aynı anda engellerle karşılaşmaksızın erişebilmesi olarak tanımlandı. Erişilebilirliğin sadece engellilik için var olması gereken bir kavram olmadığı, farklı ihtiyaçları olan insanların hepsi için geçerli bir kavram olduğu ancak sadece engellilik için algılanıp kullanıldığı vurgulandı. Destek hizmetleri ile erişilebilirliğin farklı kavramlar olduğu, erişilebilirliğin eşitliği kapsadığı, bu nedenle erişilebilirliğin başına eşit ifadesini koymaya gerek olmadığı dile getirildi. 2005 yılında çıkarılan Engelliler Kanunu ile birlikte; erişilebilirlikte; ilaçların üstüne braille yazılması, web sitelerinin erişilebilirliği, üniversitelerdeki bazı ders ve sınavların erişilebilirliği, iş yaşamında doldurulması gereken dilekçe ve formların erişilebilirliği, sinema, tiyatro gibi sanatsal içeriklerin betimlenmesi noktalarında yol katedildiği ancak çalışmaların yeterli olmadığı dile getirildi. Ekonomide, eğitimde, üretimde, kısacası toplumda var olmanın en önemli yolunun erişilebilirlik olduğuna; bu nedenle erişilebilirliğe dair haklarımızı kullanma yöntemlerini öğrenmek ve uygulamak, hakları kullanma noktasında iş birliği yapmak, hak talep etme ve erişilebilirlik kültürünü yerleştirmek noktasında düşünmemiz ve bu konuda bilinç sahibi olmamız gerektiğine değinildi. Erişilebilir olmaması nedeniyle birtakım uygulamalardan muaf olmanın aslında uygulamaların erişilebilirlik noktasında geliştirilmesine engel olabildiği ancak gerek üniversitelerde, gerek şehirlerde en büyük eksikliklerden birinin örgütlenmek olduğu; muafiyeti tercih etmek yerine uygulamaların gelişmesine katkıda bulunmak istense de örgütlenme sağlanamadığı için “çıkardığım ses duyulmayacak.” düşüncesiyle muafiyetin seçilmek zorunda kalınabildiği; sanatsal, sosyal, fizikî erişilebilirlik taleplerinde birlik ve beraberlik içinde olmak gerektiği dile getirildi. Engellilerin erişilebilirliğin sağlanması için hak talep etmek yerine muafiyet ve bunun gibi uygulamaları kabul etmesinin, toplumun erişilebilirliği farklı anlamasına ve yorumlamasına neden olduğuna da değinildi. Erişilebilirlikte sürdürülebilirlik kültürü oluşturulabilirse daha fazla yol alınabileceği ifade edildi. Salgın sürecinde; erişilebilirlikte; HES uygulamasının erişilebilir olmaması, EBA erişilebilirliğinde zaman zaman problemler yaşanması, Toplu taşımaların erişilebilirliğinin süresinin uzatılması. Rehabilitasyon merkezlerinin Covid-19gerekçe gösterilerek kapatılması ve özel eğitime ihtiyaç duyan bireylerin eğitim alamaması, İşitme engelli bireylerin maskelerin iletişim kurmayı engellemesi nedeniyle iletişim kuramaması nedenleriyle erişilebilirlikte ciddi problemlerin yaşandığı üstünde duruldu. Dünyada bazı örgütlerin bazı yılları, on yılları bir şeylerin yılı olarak ilan ettikleri, bu yıllarda ilan edilen alana dair sorunların hepsinin, Hatta birçoğunun çözülemediği; asıl amacın bu yıllarda ilan edilen alanın öneminin farkına varmayı sağlamak olduğu ifade edildi. Erişilebilirlik her alanda sağlanamasa da yapılacak çalışmalarla her şeyin neden erişilebilir olması gerektiğini anlamak ve anlatmak noktasında büyük değişimler yaşanabileceği; kamu olarak belki bir kanun, bir uygulama, bir farkındalık kampanyası, bir proje hayata geçirilebileceği vurgulandı. Erişilebilirliğin para ve uzmanlık ile sağlanabileceği, bunlar olmayınca erişilebilirlikten söz edilemeyeceği, ekonomik krizin, alım gücü düşüklüğünün erişilebilirliği olumsuz etkileyeceği dile getirildi. Hak savunuculuğu ve erişilebilirlik talebi noktasında öz savunuculuk yapması beklenen grubun güçlenmesi gerektiği, erişilebilirlikte istenen noktaya gelinebilmesi için bilgiye erişim konusunda işin ehli insanların artması gerektiği ifade edildi. Salgının bizler için tehdit unsuru olmasına, birtakım hakkımızı kaybetme riskiyle karşı karşıya kalmamıza karşın salgın sayesinde erişilebilirliğin neden önemli olduğunun daha iyi anlaşılabildiği, bu süreçte salgının bilgiye erişime odaklanmamızın kolaylaşmasına yol açtığı dile getirildi. STK'ler sayesinde bilgiye erişimin önem kazandığı, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının bünyesinde bilgiye erişimin ciddi bir şekilde ele alınmaya başlandığı, süre içinde yapılan çalışmalarla birçok kamu kurumunun bilgi işlem yazılımcısına erişilebilirlik eğitimi verilmesi sağlandığı ifade edildi. Destek hizmeti sağlamanın her zaman daha kolay olduğu, destek hizmeti ile erişilebilirliğin birbiriyle karıştırılmaması gerektiği, kendi kitlemizi destek hizmeti almaya değil erişilebilirliğe yönlendirmemiz gerektiği dile getirildi. Örgütlü savunuculuk, kişi sayısının fazlalığından ziyade “amacı ve yöntemi belli, görev dağılımı yapılmış, insanların kendi bireysel becerileri ve yetenekleri doğrultusunda destek verdiği ve katkı sağladığı savunuculuk” olarak tanımlandı. Bazen bireysel savunuculuğun, bazen örgütlü savunuculuğun işe yaradığı, bu nedenle erişilebilirliğin günlük hayata nasıl indirgenebileceği noktasında bireysel ve örgütlü savunuculuğun eş zamanlı güçlendirilmesi gerektiği dile getirildi. Bireysel ve örgütlü savunuculuğu güçlendirebilmek için birlikte paylaşımlarda bulunarak, birbirimizi güçlendirerek sesimizi daha fazla çıkarabileceğimiz üzerinde duruldu. Sorunun, çözümün ve çözüm yöntemlerinin ne olduğunun belli olduğu yol haritaları, çözüm raporları daha çok ortaya koyularak, daha çok yaygınlaştırılarak ses çıkarmamız gerektiği dile getirildi. Erişilebilirliğe yönelik taleplerimizi güçlü olarak dile getirme noktasında her derneğin belli bir görevi üstlendiği, birçok derneğin birlikte hareket ettiği bir yapılanmaya doğru evrilmenin önemli olduğu ancak hak temelli çalışan STK'lerin az olmasının bu duruma engel olabileceği dile getirildi. Ülke çapına yayılmış, kurumsallaşmış yerlerde erişilebilirliği sağlamak için birlikte hareket edilebildiği ancak yerelde erişilebilirliği sağlamak noktasında ne yapılacağının bilinemediği ifade edildi. EGED'in kendi kitlesine, hedef kitlesine, paydaşlarına ve topluma erişilebilirliğin ne olduğunu, neden önemli olduğunu, nasıl sağlanabileceğini daha ayrıntılı anlatması gerektiğinin; kendi içinden belli erişilebilirlik uzmanları yetiştirmesi gerektiğinin altı çizildi. Toplantı, katılımcılara gelecek toplantıların gündemini belirleyebileceklerinin hatırlatılmasıyla sona erdi. Siz de aylık online değerlendirme toplantılarımızda konuşulmasını istediğiniz bir konuda gündem önerisinde bulunmak için, gündem öneri formunu kullanabilirsiniz Gündem önerin, konuşalım!