Psikolojik Danışman Hüner Aydın ve Psikolojik Danışman Şeyma Büyükurvay’ın yürütücülüğünde düzenlenen, “Çocuklarla Hak Temelli İletişim ve Engellilik” başlıklı uzaktan etkinlik, 27 Nisan 2020’de, EGED - Uzaktan Eğitim Akademisi TeamTalk sunucusu üzerinde gerçekleşti. Program notlarını Ümmü Seyrek aldı. Etkinliği ortalama 30 kişinin takip ettiği görüldü. Program, Hüner Aydın’ın çocuk hakları üzerine konuşması ve Şeyma Büyükurvay’ın engellilik alanındaki yaklaşımları çocuk ve engellilik kesişiminde buluşturması seyrinde ilerledi. Şeyma Büyükurvay, toplumdaki engellilik algısıyla bir çocuğun yetiştirilme esaslarına temas ederek giriş yaptı. Toplumda, çocukların engellilik dışında korumacı tutumlarla büyütülürken diğer tarafta engelli bir çocuğun da korumacı kalıplarla büyütüldüğünü söyledi. Engelliliğin kültürel altyapısında acınan bir algının süregeldiğini, buna istinaden engelli çocuk acınan konumda olduğu için, engelli çocuğun yapıp ettiği tüm eylemlerin kusurlu, engelli olmayan çocuğun da çocuk olduğu için yaptığı eylemin yetersiz sayıldığını ifade etti. Buna göre olgunluk ve yetkinlik yetişkin ve sağlam olmakla eşleştiriliyor, bu da katılımın ve hak öznesi olarak var olmanın önünde engellere yol açıyor. Öte yandan engelliler adına, engelliler için çalışmalar yapmak buradan doğuyor. BM engelli hakları sözleşmesi’ne rağmen pratikteki ayrımcılıklar bu şekilde var oluyor. Ardından Aydın, çocuk haklarını ve toplumsal algıdaki yerleşik yargıları sunmaya gayret etti. Her alanda olduğu gibi dil pratiklerinin çocuk dünyasında bir aktarım olduğunu vurguladı. Dil pratiklerinde, “çocukça davranmak, çocuk gibi ağlamak” vb. söz öbeklerinin çocukları önemsizleştirdiğine dikkat çekti. Çocukların yetersiz, anlaşılmaz olduğu düşüncesiyle deneyim hiyerarşisinin doğduğunu anlattı. Deneyim hiyerarşisinde yetişkin merkeziyetçi bir yapının varlığına değindi. Yetişkin merkeziyetçi büyüyen çocukların kendi kararlarını alamadıklarından, fikir sahibi oldukları alanlarda onların adına söz söyleme hakkına sahip birilerinin olmasından bahsetti. Çocukların ciddiye alınması gerektiğini, kendi kararlarını kendileri vereceklerini, söz sahibi oldukları alanlarda konuşmalarını, onları birey olarak kabul etmenin daha doğru bir yaklaşım olacağını aktardı. Aydın sunumuna, çocuk haklarının BM Sözleşmesi’ndeki maddelerini açıklayarak devam etti. Sunumunda; koruma, sağlama, katılım ilkelerine yer verdi. Koruma ilkesinin; çocukların sömürülmesine, ihmaline ve istismarına karşı olduğunu, sağlama ilkesinin; çocukların sağlık, eğitim gibi haklarının teslim edilmesi olduğunu, katılım ilkesinin; çocukların söz ve fikir sahibi olduklarını, topluma katılma hakları olduğunu ifade etti. BM Sözleşmesi’nde, bu maddeler dışında dört şemsiye olarak özetlenen maddeleri de sundu. Dört şemsiye maddelerini; çocuklar arasında ayrım gözetmemek (din, dil, engellilik, göçmenlik), çocukların üstün yararını gözetmek (çocuğun yararı yetişkin çıkarından önce gelmeli), çocukların yaşama ve gelişmesini garanti altına almak (güvenli yaşam) ve çocukların katılım hakkına saygı duymak (fikir beyanı) olarak açıkladı. Hüner Aydın bu maddelere göçmen çocukların dil hakkı varken göç ettikleri ülkede dil sorunlarını yaşamasıyla çocukların akranlarıyla arasında gelişim farkları olacağını, ana dilinde olmayan bir sınav vermek üzerinden örneklerken Şeyma Büyükurvay da kör çocukların görsel materyallere ulaşamaması nedeniyle görsel içerikli konu ve sınavlara hakim olamadığını, bunun da basitçe muaf etme yoluyla çözülmesi ile eşleştirdi. Hüner Aydın, hak temelli iletişimi; çocuklarla adil ve eşit normlarda gerçekleştirilmesini, çocuklara dürüst ve şeffaf olunmasını, çocukların duygu ve ihtiyaçlarını yoksaymamayı, yetişkinin bir çocuğu anlaması için kendi çocukluğuyla bağ kurmasını söyleyerek tanımladı. Kendi çocukluğundaki arkadaşlarını, şimdi kendinden değil de arkadaşlarının yaşamından yola çıkarak düşündüğünde anlayabildiğinden söz etti. Bu noktada Büyükurvay, ben merkezci yaklaşımın herkeste ve her bağlamda olabileceğini ifade etti. Buna göre “çocuk olsam yapamam, çocuk olsam anlamam, kör olsam yapamam, engelli olsam mutsuz olurum” gibi söylemler; anlaşılmaya çalışılan kişinin deneyimini yok sayan ve ben merkezci bir yaklaşım. Oysa o sırada çocuk olan, göçmen olan, engelli olan kişi bir başkası; bütün bunları deneyimleyen kişi de diğer çocuklardan, engelli veya göçmenlerden bambaşka bir yaşam sürüyor. Çünkü herkes ve her yaşam özel. Kahramanlaştıran bakışaçısından yola çıkan Büyükurvay, çocuklar veya engelliler için yapılan masum, bencil, melek tanımlamalarının yanlışlığına değindi. Bir engelli kişinin yalnızca engellilikle ilgili yanlış empatik anlayışın farkında olmasının yanı sıra diğer kesimler açısından da ben merkezci düşünüşte olmamasını vurguladı. Bunun yanı sıra hak temelli iletişim için çocuklar adına değil çocuklarla beraber iletişimi sağlamak, çocuklara güven vermek, onlara saygı duymak gerektiğini ekledi. Burada bir katılımcı, toplumda karşılaşılan ebeveyn davranışı olarak tanımladığı kültürel kodun engelliye ve çocuğa aynı yansıdığını niteledi. Bununla birlikte çocuklara hitap konusunu açtı. Hüner Aydın, çocuklara hitap şeklinin isimlerini söyleyerek daha sağlıklı olacağını ancak istisnai durumlarda çocuğun ne anlamasının hesaplandığını dile getirerek sözlerini bitirdi. Bir katılımcının sorusu üzerine Büyükurvay, engellilik bağlamında özel çocuk ve özel gereksinimli çocuk söylemlerini hitap çerçevesinde inceledi. Buna göre özel çocuk; mülteci, engelli gibi ifadelerin kötü olarak algılanması ve bu nedenle söylemekten kaçınma çabası kullanıldığını, özel gereksinimliliğin ise farklılıklardan doğan farklı ihtiyaçları nitelediğini ve genellikle engellilik için kullanıldığını ifade etti. Siz de EGED Uzaktan Etkinlikler kapsamında düzenlemek istediğiniz veya gereksinim duyduğunuz etkinlik taleplerini iletebilirsiniz. Bunun için aşağıdaki formları kullanabilirsiniz: Uzaktan etkinlik düzenleme formu Uzaktan etkinlik talep formu EGED Uzaktan Etkinlikler hakkında detaylı bilgi için www.eged.org/uzaktanetkinlik adresini inceleyebilirsiniz.