Gençlik Örgütleri Forumu (GoFor) eş başkanı Baran Çağlar Çetinkaya ile gençlik çalışanı ve gençlik eğitmeni Elif Serbest'in konuk olduğu “Sivil Toplumun Gençlik Çalışmalarına Etkisi” başlıklı 4. Hak Temelli Sivil Toplum Semineri, 29 Mayıs 2020'de Google Meet platformunda gerçekleşti. Etkinliği ortalama 30 katılımcı takip etti. Etkinlik yürütücüsü Emre Taşgın; ülkemizde bazı ülkelerin gerisinde olsak da hak temelli yaklaşımı benimseyen STÖ'lerin her geçen gün arttığını, bu durumun umut verici olduğunu, bunun devamlılığının ve sürekliliğinin sağlanması gerektiğini ifade ederek sözlerine başladı. Taşgın, STK'lerde gelişmiş insan kaynağının en az maddi kaynak kadar önemli olduğunu, Uzaktan Etkinlik Ekibi'nin Hak Temelli Sivil toplum seminer dizisinde bu nedenle gençlik çalışmalarının sivil topluma etkilerini bu bağlamda konuşmaya karar verdiğini ifade ederek Kendilerini tanıtmaları için sözü konuklara bıraktı. Önce sözü alan Elif Serbest; Gençlik çalışanlığıyla yolunun ne zaman ve nasıl kesiştiğini, hangi görevlerde bulunduğunu, engellilik çalışmalarına başlama sürecini, hak temellilikle ne zaman ve nasıl tanıştığını, bu aralar hangi dezavantajlı gruplarla çalıştığını ifade ederek kısaca kendini tanıttı. Elif Serbest'ten sonra sözü alan Baran Çağlar Çetinkaya ise; eğitim durumunu, sivil toplumla ne zaman, nasıl tanıştığını, yurt içi ve yurt dışında yaptığı çalışmaları, gönüllülükten profesyonelliğe geçtiği dönemde ne tür projelerde görev aldığını, GoFor'da ne zamandan itibaren, hangi alanlarda çalışmalar yaptığını anlattı. Emre Taşgın; konuklara “gençler kendileriyle ilgili alınan kararlara ne kadar müdahil olabiliyor, gençler toplumun neresinde, toplum gençleri nasıl görüyor ve gençler toplumda nasıl görülmek istiyor, sivil alanda gençler nasıl konumlanıyor?” sorularını yöneltti. Söz alan Elif Serbest Bu konuyu senelerdir konuştuklarını, konuyla ilgili henüz bir çözüme ulaşamadıklarını, toplumda bir gençlik algısı olduğunu ve bu algının gerçekle örtüşmediğini ifade etti. Gençliğin hayatın belli bir dönemini ifade ettiğini, bu dönemin geçici olduğunu, bu algının gençleri anlamaya yetmediğini vurguladı. Gençlik grubunun homojen olmadığını, farklı alt grupların olduğunu (engelli, göçmen, mülteci, LGBTİ, çocuk yaşta evlendirilen gençler...), ihtiyaçların, beklentilerin, potansiyellerin farklı olduğunu dile getirdi. Serbest; Gençlerin ya bir amaca ulaşmak için kullanılacak bir iş gücü, bir araç ya da toplum için çeşitli riskler oluşturabilecek bir grup olarak görüldüğünü; işin katılım, üretkenlik tarafına kafa yorulmadığını ifade etti. Katılımın ne anlama geldiğini Roger Hart'ın “Katılım Merdiveni Modeli”nden yola çıkarak açıkladı: İlk üç basamakta genç katılımının neredeyse hiç olmadığını, gençlerin yetişkinler tarafından güdümlendiğini, bir şeylere yetişkinlerin karar verdiğini, gençlerin, ne olduğunu tam olarak kavramadan onun peşinden gittiğini, ya da sadece şeklen bulunduğunu dekor olarak var olduğunu, birtakım düşünceler sanki gençler tarafından öne sürülmüş gibi gençlerin kuklalaştırıldığını, katılımın dördüncü basamaktan itibaren başladığını dile getirdi. Dördüncü basamakta fikri yetişkinin bulduğunu, planlamayı yetişkinin yaptığını, bilgilendirme sürecinin var olduğunu ama en son gençlere görev verildiğini, bunun da samimi bir katılım olmadığını vurguladı. Beşinci basamakta yetişkinin planlamayı yaparken gençlere danıştığını, gençlerin fikirlerini aldığını, bilgilendirme sürecinin devam ettiğini ama gençler işin başından itibaren katılım sağlayamadığı için bu basamağın da ideal olmadığını ifade etti. Altıncı basamakta yapılacak faaliyete yine yetişkinin başladığını ama gencin karar almaya dahil edildiğini, kendini ifade etmeye başladığını, fikirlerinin uygulanmaya başladığını dile getirdi. Yedinci basamakta gencin inisiyatif alarak olumlu olumsuz gelişmelerle tüm süreci yönettiğini söyledi. Sekizinci basamakta tüm sürecin tamamen gence teslim edildiğini, karar almaya yetişkinlerin de dahil edildiğini, sürecin kolektif çalışma ile yürütülmesinin önerildiğini vurguladı. Ülkemizde ve dünyanın birçok ülkesinde ilk üç dört basamağın geçilemediğinin görüldüğünün altını çizdi. Gençlerin görünür olduğunu fakat ülkemizde anlamlı katılımın gerçekleştirilemediğini; bunun da gerontokrasi kültüründen kaynaklandığını ifade etti ve gerontokrasi kültürünü yetişkinlerin, yaşlıların söz sahibi olduğu, kararları onların aldığı bir kültür olarak tanımladı. Son zamanlarda gençlerin Sivil Toplum Örgütleri'nde daha fazla gönüllü çalışmalar yapmaya başladığını, gençlik derneklerinin arttığını; bu gelişmelerin ümit verici olduğunu; ama gençlerin kendilerinin kurmadıkları, var olan, yetişkinlerin baskın olduğu topluluklara girdikleri zaman oralardan sıyrılmalarının daha zor olduğunu vurguladı. Yetişkinlerin daha az hata yapmak istemelerinin gençlerin önünün tıkanmasına neden olduğunu belirtti. Gençlerin kendilerini ifade etmelerinin uzun zaman aldığını; bu zamanda da gençlerin hevesinin kırıldığını, dolayısıyla gençlerin kaybedildiğini ifade etti. Gençlerin zamanlarının kısıtlı olduğunu, topluluklara daha çok üniversite dönemlerinde katıldıklarını, üniversitenin bitiminde hayat gailesinin başladığını, süreç içinde anlamlı katılımı sağlanamayan gencin kaybedildiğini; bunun da topluluk içinde sirkülasyonun artmasına sebep olduğunu; bu durumun kurumsal hafıza açısından zorlayıcı olduğunu dile getirdi. Kuruluşların uzun süre yatırım yaptığı genci kaybetmesinin kuruluş için zorlayıcı olduğunu, gençlerin kaybedilmemesi için karar verme mekanizmasının bir parçası haline getirilmesi gerektiğini, bunun sirkülasyonu azaltacağını söyledi. Daha sonra söz alan Baran Çağlar Çetinkaya, TDK'nin gençliği “olgunlaşmamış dönem, geçiş süreci” olarak tanımlamasının, gençlerin bu bağlamda yetiştirilmesinin gençlik katılımının önündeki en temel engellerden biri olduğunu; Anayasa'nın sadece 58. maddesinde gençlikten bahsedildiğini, ilgili maddede gençlerin güçsüz, korunması gereken bir grup olarak tanımlandığını ifade etti. Ardından Emre Taşgın, Baran Çağlar ÇetinKaya’dan GoFor'un sürece katkılarını anlatmasını istedi. Çetinkaya GoFor'un kuruluş sürecinin Ulusal Gençlik Konseyi mücadelelerine dayandığını; çeşitli denemeler yapıldığını ancak denemelerin başarısızlıkla sonuçlandığını; sürecin kendi içinde evrilerek 2015 yılında Gençlik Örgütleri Forumu'na dönüştüğünü; GoFor'un; Sekreteryasını Gençlik Servisleri Merkezi, Toplum Gönüllüleri Vakfı ve Türkiye Gençlik Birliği Derneği'nin oluşturduğu bir yapıyla kurulduğunu ifade etti. Avrupa Konseyi'ne üye olan ülkelerin gençlik konseylerinin olduğunu, Türkiye'nin bir gençlik konseyinin olmadığını, Türkiye’de gençlik politikasının da olmadığını, bunun da gençliğin müdahale edilmesi, kontrol edilmesi gereken, riskli bir grup olarak tanımlanmasından kaynaklandığını vurguladı. GoFor'un gençliğin yetersiz tanımlanması, yaşla ifade edilmesi, geçiş dönemi olarak dile getirilmesi, gençlerin karar alma mekanizmalarına dahil edilmemesi gibi toplumsal meselelerle mücadele etmek için gençler tarafından kurulduğunu; Kasım 2019'da da Avrupa Gençlik Forumu'nda gözlemci üye olduğunu dile getirdi. Söz alan Elif Serbest; gençlerin kendilerinin fikir vereceği, yazacağı bir ortak gençlik politikası olması gerektiğini; bunun için GoFor'un bütün alt gruplardaki gençleri toplamayı hedeflediğini, GoFor'un bir parçası olmanın örgütlü mücadeleyi güçlendireceğini ifade etti. Emre Taşgın; konuklara “gençler sivil topluma neden üye olmalı, sivil toplum ve gençlik nasıl ilişkilendirilmeli, “hak temelli yaklaşım, hak savunuculuğu” gibi kavramlar gençler için ne ifade ediyor?” sorularını yöneltti. Söz alan Baran Çağlar Çetinkaya; -“Hak verilmez alınır.” düşüncesinden hareketle gençlerin hak savunuculuğu yaparak elde etmek istedikleri hak için mücadele vermelerinin gençlik haklarını daha görünür, daha verimli kılacağını, -Gerçekleşen mücadelenin ne kadar talebi karşıladığının görüleceğini, -Bir mesele konuşulacaksa o meseleyi meselenin öznesinin konuşması gerektiğini, -Gençlik homojen bir yapı olmadığı için beklentilerin farklı olduğunu, tüm bu beklentiler dile getirildiğinde kapsayıcılığın da sağlanabileceğini, -“Normalcilik, sağlamcılık” kavramlarının aksine "biz de buradayız." demek gerektiğini, -Kazanılan hakların bütünsel, kapsayıcı, sürdürülebilir ve sürekli olması için mücadele vermek gibi birçok sebepten gençlerin sivil toplum örgütlerine dahil olması gerektiğini dile getirdi. Elif Serbest tüm bunların yanında sivil toplumun önemli bir öğrenme platformu olduğunu; sivil toplumda yaparak yaşayarak öğrenme, tecrübe kazanımı, iletişim becerileri gibi birçok kazanım elde edildiğini; diğer sektörlerle kıyaslandığında yanılarak öğrenmeye en açık alan olduğunu; gençliğin dinamikleriyle sivil toplumun dinamiklerinin örtüştüğünü; gençlerin doğru kullanıldığı takdirde önemli bir iş gücü olduğunu; bu sebeplerle STÖ'lere üye olmak gerektiğini dile getirdi. Gençlerin, gençlik örgütlerinin yanında diğer sivil toplum örgütlerinde de aktif bir şekilde gönüllü faaliyetler yürüttüğüne, önemli bir iş gücü sağladığına değindi. STK'lerin genci sahada tutmak, kuruluşunu güçlendirmek noktasında gencin desteğini alabilmek için; “gönüllümü nasıl yönlendirebilirim, birlikte çalışmaktan nasıl daha çok verim alabilirim?” konusuna kafa yorması, karşılıklı fayda ilişkisi gözetmesi gerektiğini vurguladı. STK'lerin; gençlerden verim alabilmek için similasyonlar, oyunlar, vaka çalışmaları, grup çalışmaları, yuvarlak masa toplantıları gibi yaygın eğitim teknikleri uygulaması gerektiğine değindi. Dezavantajlı gençlerin katılım ihtiyaçları: Yapılan çalışmalarda dezavantajlı grupların ihtiyaçlarının dikkate alınmasının önemli olduğunu, bu grupları dahil ederken ayrı ayrı değill de hepsinin bir potada eritilmesi gerektiğini, bunun yapılmaması halinde hak ihlallerinin, ayırmanın, dolayısıyla verimsizliğin ortaya çıkacağını dile getirdi. Bütün dezavantajlı grupların hepsinin aynı ortamda birbirinin derdini dinleyebilmesinin çok önemli olduğunu vurguladı. Bu noktada gencin genci güçlendireceğinin, akran desteğinin ve gençlere ulaşmak noktasında çarpan etkisinin önemli olduğunun altını çizdi. Katılımcıların soruları yanıtlanarak program sona erdi.