Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu tarafından desteklenen ve STGM Derneği tarafından yürütülen Birlikte kurumsal hibe programı desteğiyle Eğitimde Görme Engelliler Derneği; Doğaya Dönüş Derneği işbirliğiyle Kırklareli İğne Ada’da, 10 görme engelli, 10 engeli bulunmayan gençle 2-5 Temmuz 2019 tarihleri arasında Limitleri Kaldır doğa kampı düzenledi. Gelin bu hikayeyi kamp katılımcılarından Oğuzhan AL’ın kaleminden okuyalım.
Heyecanlı ve kaygı dolu bir süreçti. Bir taraftan doğada yaşayacaklarımız ve elde edeceğimizi hayal ettiğimiz deneyimleri düşünürken bir taraftan da doğada geçireceğimiz yaşam kaygımızı artırıyordu. Yerimizi nasıl bulacaktık, çevreyi nasıl dolaşacaktık, yemeği nasıl yapıp, yiyecektik, tuvaleti nasıl yapacaktık? Vb. bir sürü soru vardı aklımızda.
02 temmuz günü farklı şehirlerden gelen 10 görme engelli ve 10 görme engelli olmayan arkadaşla yola çıktık. İstanbul’a ulaşmak en kolayıydı. Sonrasında bizi uzun bir yol daha bekliyordu. İstanbul’dan yaklaşık 5 saatlik bir yolculukla kampı yapacağımız İğne Ada’ya ulaştık. İlk güne özel olarak akşam yemeğini yemek üzere bir tesise gittik. Kimi zaman tanıdık bir yüz, kimi zaman ismen duyulmuş bir kişi kimi zaman da hiç tanınmayan yüzler gördük. Yemekte tanışmaya ve kaynaşmaya başladık. 20 katılımcının dışında 5 kişilik proje organizasyon ekibiyle tanıştık. Tesisten kamp yapacağımız alana yürüyerek ulaştık. Deniz, göl ve ormanın bulunduğu bir arazide yarım saat yürüyerek kampımızın kurulduğu alana geldik. Çadırlarımızı belirledik ve eşyalarımızı çadırın içine koyduk. Kamp alanın ortasına kamp ateşi yaktık ve başında toplandık. Kısa bir tanışma daha gerçekleştirdik ve görme engelli arkadaşlarla çevreyi keşfetmek için oryantasyonda bulunduk. Oryantasyon sonrası tekrardan ateşin başında toplandık ve zamanın nasıl geçtiğini anlamadan sohbete daldık. İnsanların ve ateşin sıcaklığı içimizi ısıtırken, ormanın esintisi tenimizi okşuyordu. İlk gecenin sonuna gelmiştik. Herkes çadırlarına dağılırken bir soru yükseldi: “sabah kaçta kalkacağız?” gelen cevap çok mutlu ediciydi: “doğanın bizi uyandırdığı saatte.” Aldığımız mutlu edici cevapla çadırlarımıza uzandık. Orman esintisi, ağaç hışırtılarının arasında dingin bir uykuya daldık.
3 temmuz sabahı dün uyandığımız hayattan farklı bir hayata gözlerimizi açmıştık. Kuş, kedi ve köpek seslerine ağaç hışırtıları eşlik ediyor. Yavaş yavaş doğan güneşi çadırımızda hissetmesekte ortam sıcaklığının artması dinlenmiş bir şekilde uyanmamıza sebep oluyordu. Çadırlarımızdan çıktık ve doğal yaşamı selamladık. Küçük bir toplantı yapıp iş bölümü yaptık. Bir ekip içme ve el yıkama suyu bulmak için ayrıldı. Bir ekip kahvaltılıkları hazırlamak için kamp alanında kaldı. Görme engelli ve engelli olmayan insanlar daha ilk günün sabahından kaynaşmış ve birlikte bir yaşam kültürü oluşturmuşlardı. Tüm iş bölümlerde aktif olarak yer alınıyor ve iş bölümü doğal bir şekilde yapılıyordu. Ben su arama ekibindeydim. Uzun bir arayıştan sonra aradığımız tatlı suyu bulduk ve bidonları doldurduk. Kamp alanına döndüğümüzde kahvaltı hazır olmak üzereydi. Getirdiğimiz suyla çay demlendi. Ateşin etrafında çember oluşturduk. Kamp süresince yemek öncesi kamp etrafında bir çember oluşturma ve bu çembere göre oturma eylemini devam ettirdik. Güzel bir kahvaltıdan sonra etrafı topladık. Ateşle ilgili önemli bilgiler öğrendik. Kampta ateşe ağaç dalı dışında hiçbir şey atmama kararı aldık. Bunun sebebi de; ateşi kirletmemek ve ateş sonrası elde edilen külü temizlik için bulaşıkta, el yıkamada vb. kullanmaktı. Kahvaltıdan sonra çember oluşturarak bir tanışma etkinliği daha gerçekleştirdik. Daha sonra zihin yapımızı açmak ve gurup koordinasyonunu artırmak amacıyla ritim etkinliği yaptık. İlk etkinlik bittikten sonra bir gurup eksikleri almak için kamptan ayrılırken diğer gurup bulaşıkları yıkamak için sabah bulunan akarsuya gitti. Tüm bulaşıkların posasını akıttıktan sonra külleme işlemine geçtik. Küllenen bulaşıkları daha sonra duruladık. Benim için oldukça farklı bir deneyimdi. Külün yağa karşı temizleyici gücü beni hayran etti. Külle bulaşık yıkama deneyimini sevmem nedeniyle başından sonuna bulaşık yıkamanın her aşamasında yer aldım. Bulaşık yıkama sonrası dönüşte kaybolduğumuz hakkında dedikodular çıksa da biz bu dedikoduların “biz biraz orman gezintisi yapmak istedik.” Cümlesiyle savuşturduk. Artık öğleden sonraya geçiş yaptık. Ancak en büyük fark hiç birimiz saate bakmıyor ve etkinlikleri zamana göre değil sıraya göre planlıyorduk. Çıplak ayakla tüm duygularımızı ve algılarımızı açacak bir şekilde gurup halinde doğa gezisi yaptık. Bu doğa gezisinde tren şeklindeydik ve en öndekinin gittiği yöne doğru hareket ettik. Zaman zaman soğuk toprağa basarken zaman zaman sıcak toprakla ayağımız yandı, zaman zaman çamura girerken zaman zamansa bataklıktan geçtik. Oldukça farklı bir deneyimdi hepimiz için. Gezi sonrası halka şeklinde oturup doğayı dinledik ve etkinliği değerlendirdik. Yine çıplak ayaklarla kamp alanına döndük ve hazırlanıp koşa koşa denize gittik. Denizde geçirilen serbest zaman aktivitesi sonrası sahilde uzunca bir süre oturduk. Denize gitmeden önce ara öğün olarak meyvelerden oluşan ve tahinle tatlandırılan tatlının tadı halen damağımda. Artık geç olmuştu ve denizden uzun bir yürüyüşle kamp alanına geldik. bu zamana kadar hiç birimiz saate bakmamıştık, akşam yemeğimizi yedik ve ateş başında arkadaşlarımızın bize söylediği türkülere eşlik ettik. Gün bitiyor ve herkes yavaş yavaş çadırlarına geçiyordu. Çadırıma geçtiğimde saatime baktım ve saat 3 buçuktu. Oldukça şaşırmıştım sabah 8 buçuktan beri ayaktaydım ve hiç yorulmamıştım. Doğada yine güzel bir uykudan sonra sabah uyandık. Yine iş bölümü yaptık bir ekip bulaşık yıkamaya bir ekipse kahvaltı hazırlamaya girişti. Ben önüme konan meyveleri doğramakla görevliydim ve sabah için hazırlanan kuru meyvelerden oluşan mükemmel bir tatlı, biberli yumurta, peynir, zeytin ve çay ile güne başladık. Kahvaltı sonrası hep birlikte bataklığa gidip heykel çalışması yapmak üzere çamur alıp geldik. önce çamurlarımızı ot ve pisliklerden temizledik ve sonra onu yoğurup şekillendirdik.
İlkokulda aldığımız modelaj dersini hatırladım. O derste de kille bir çok zaman şekillendirme yapmıştık. Burda farklı olarak şekillendirdiğimiz heykelleri güneşe koyduk ve akşam kuruduktan sonra ateşe bırakarak pişmesini sağladık. Heykellerle zamanı bayağı geçirdik. Daha sonra dans etkinliğine başladık. Doğayla, kendimizle ve başkasıyla dans edebilmek için ruhumuzu, bedenimizi ve doğayı tanıdık. Çok konsantre bir etkinlikti. Zamanın nasıl geçtiğini anlamadık. Bu gün biz ateş yakmanın püf noktalarınıda öğrendik. Yanan bir ateşe körcül olarak nasıl odun parçalarını bırakırızı hep birlikte keşfettik. Bir ateşi büyütmeyi ve küçültmeyi yapabilmek benim için çok önemliydi. Ateşten korkmamayı, ateşden beslenmeyi deneyimledik. Tüm bunların sonrasında hep beraber göle gittik ve gölde kano etkinliği gerçekleştirdik. İkili eşleşmelerle gölde güzel bir vakit geçirdik. Daha önce de kano etkinliğinde bulunmuştum ancak bu benim için daha farklıydı. Kano etkinliğinden sonra bazı arkadaşlar denize girerken bazı arkadaşlarla biz sahil kenarında oturduk. Geç olduğunu anlayınca yürüyerek kamp alanına gittik. Her gidiş gelişte birbirimizi daha fazla tanımamız ve katılımcılar arasında bir dostluk bağının oluşması beni mutlu ediyordu. Akşam yemeğini kamp alanında yedikten sonra ateş etrafında tekrar toplandık ve güzel şarkılarla geceye devam ettik. Her gece ateş etrafında toplanıp şarkılar söylemek ve bu şarkılara Yunan curasıyla eşlik edilmesi bizim artık olağan bir etkinlğimiz olmuştu. Yarın artık dönüş vaktiydi ve herkes dönüşünü planladı. Gece üç olmuştu ve bizim uyumamız gerekiyordu. Çünkü 5’te kalkacaktık ve kuş gözleminde bulunacaktık.
Güzel günler geçirmiştik ve her güzel şeyin olduğu gibi bu kampında sonu geliyordu. Kampın sonuna geldiğimizde beni en çok heycanlandıran etkinlik kuş gözlemi etkinliği olmuştu. Gece geç yatmıştık ancak saat 5 dediğinde kuş gözlemine gitmek isteyenler zımba gibi ayaktaydık. 10 kişi kadar bize kuş gözleminde eşlik edecek olan kişiyle tanıştık ve ön bir bilgilendirme aldık. Burda beni daha çok heycanlandıran şey; kuş gözlem etkinliğinde önemli olan duyunun duyma olduğu, kuş gözlemi sırasında kuşları sesinden tanıyacağımız, kendilerinin de seslerini duydukları kuşların büyük bir çoğunluğunu gözleriyle görmediklerini ve ülkemizde kuşları seslerinden tanıyan insan sayısının çok az olduğunu öğrendik. Bize gönüllü olarak eşlik eden köpeklerle birlikte ormanın içine doğru yürümeye başladık. Yürüyüş sırasında adını çoğunlukla bilmediğimiz bir sürü kuş sesi duyduk ve onları tekrar duyduğumuzda tahmin etmeye çalıştık. 30’a yakın kuş sesini duyarken her kuş türüyle ilgili genel bilgiler öğrendik. 2 buçuk saatlik yürüyüşten sonra çadırlarımıza döndük ve hemen ayrılması gereken arkadaşlarımızla vedalaştık. Geriye kalanlarımız çadırlarına geçip kısa bir uyku arasından sonra kahvaltı hazırlamak üzere kamp alanının ortasında toplandık. Ben son günde çay demleme görevini üslendim. Önce semaver için ince dal parçalarını arkadaşların yardımıyla topladık. Daha sonra semaveri ateşsiz bir halde inceledim. Ateşi yaktıktan sonra ateşi boğmadan ateşi ince dal parçalarıyla besledim. Bu arada diğer arkadaşlar kahvaltıyı hazırlamıştı ve çayın hazır olmasıyla kahvaltımızı yaptık.
Çok güzel anlar yaşamış, güzel vakit geçirmiştik. Her güzel şeyin olduğu gibi bu etkinliğinde sonu gelmişti ve bir daha görüşme dileklerimizi söyleyerek vedalaştık. Bir çok şeyi öğrendiğimiz, öğrendiklerimizi deneyimleyebildiğimiz, insanlara bir şeyler öğretebildiğimiz ve en önemlisi özgürce eylenebildiğimiz bir kamp geçirdik. Ayrılan herkesin mutlu olması oldukça memnun ediciydi.